Savcılığa sunduğu ifadede yöneltilen suçlamaları kesin bir dille reddeden İmamoğlu, soruşturma sürecinin hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmadığını vurguladı.
İmamoğlu, Türkiye’nin bir hukuk devleti olması gerektiğine olan inancını yineleyerek, adaletin yalnızca hukuk kuralları çerçevesinde tecelli etmesi gerektiğini belirtti. Suçlamaların hukuki temelden yoksun ve mesnetsiz olduğunu savunan İmamoğlu, “Bugün burada bir savunma yapmam bekleniyorsa, bunu asla doğru bulmuyorum” şeklinde konuştu.
Savcılık ifadesinde hukuk devletine saygı vurgusu yapan İmamoğlu, “Buraya, her ne olursa olsun hukuk devletine ve yargı makamlarına olan saygımdan dolayı geldim. Ancak saygım gereği verdiğim bu beyanların bir savunma amacı taşımadığını, şahsıma yöneltilen, artık sayısını bile hatırlayamadığım, hukuksuzlukların kayda geçirilmesi için yapıldığını belirtmek istiyorum,” dedi.
İmamoğlu, son bir ay içinde üçüncü kez ifadeye çağrıldığını belirterek, “Yürütülen sürecin hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmadığını açıkça göstermektedir. Hakkımda yürütülen bu sürecin niteliği ve zamanlaması da bu gerçeğin bir başka kanıtıdır,” şeklinde konuştu.
Hazırlanan bir raporun eleştirisini de dile getiren İmamoğlu, “Gerçeklerin çarpıtıldığı, belgelerin gizlendiği, kanun ve yönetmeliklerin görmezden gelindiği, hatta bugünün kanunların 35 yıl önceye işletilmeye çalışıldığı bir rapor hazırlanmış ve bu rapor esas alınarak hakkımda suçlama yöneltilmiştir. Oysa bugün burada ifade vermesi gerekenler, o raporu hazırlayanlardır,” ifadelerini kullandı. Avukatlarının bu konuda gerekli suç duyurularında bulunduğunu belirten İmamoğlu, savcılıktan da bu raporda sorumluğu bulunan kişiler hakkında yasal süreç başlatılmasını talep etti. İmamoğlu, “Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğuna olan inancımı koruyarak, adaletin hukuk kurallarına uygun bir şekilde tecelli etmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyorum,” diyerek adalet çağrısında bulundu.
İmamoğlu’nun avukatları Av. Mehmet Pehlivan ve Av. Nusret Yılmaz da basın mensuplarına açıklamalarda bulunarak, müvekkillerine yönelik suçlamanın temelini oluşturan Yükseköğretim Denetleme Kurulu Araştırma Raporu’nun hukuka aykırılığını vurguladı. Avukatlar, raporda İmamoğlu’nun eğitim hayatıyla ilgili belgelerde sahtecilik yapıldığına dair hiçbir delil bulunmadığını belirterek, “Sahtelik iddiası olmamasına rağmen sahtecilik soruşturması açılmıştır,” dedi.
Avukatlar ayrıca, İmamoğlu’nun 1990 yılında yatay geçiş yaparken o dönem yürürlükte olan yönetmeliğin tüm şartlarını sağladığını, ancak soruşturmada 2010 yılında yürürlüğe giren bir mevzuatın geriye dönük olarak uygulanmaya çalışıldığını ifade etti. İmamoğlu ve avukatları, raporu hazırlayan YÖK Denetleme Kurulu üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunduklarını da kamuoyuyla paylaştı.