Duruşma sonrası yazılı bir açıklama yapan Nazlıaka, davanın sadece hukuki değil, aynı zamanda vicdani bir sınav olduğunu vurguladı.
Nazlıaka, duruşmada baroların ve STK’ların katılma taleplerinin reddedildiğini ancak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın müdahil olma talebinin kabul edildiğini belirtti. Bakanlığın davaya müdahil olarak sorumluluğu personeline atmaya çalıştığını savunan Nazlıaka, olayın bir “kaza” değil, açık bir ihmalkarlık ve sistematik hak ihlali sonucu yaşandığını ifade etti.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bu acı olayda asli sorumluluğu taşıdığını belirten Nazlıaka, engelli bireylerin ve çocukların yaşam hakkını koruma yükümlülüğünü yerine getirmediğini dile getirdi. Liyakatsiz kadroların çalıştırılması, yetersiz personel eğitimi, denetim eksikliği ve yapısal sorunlar nedeniyle geri döndürülemeyecek bir kayıp yaşandığını söyledi.
Bakan Mahinur Özdemir Göktaş’a seslenen Nazlıaka, istifa etmesi için daha kaç çocuğun ölmesi gerektiğini, kurumların denetlenmesi için daha ne beklendiğini ve engelli bireylerin hayatının ne zaman gerçekten değerli sayılacağını sordu.
Adaletin yerini bulması ve benzer ihmallerin tekrar yaşanmaması için kalıcı değişiklikler yapılması gerektiğini vurgulayan Nazlıaka, kurumların düzenli, bağımsız ve şeffaf bir şekilde denetlenmesi, personel eğitiminin önceliği ve engelli bireylerin hak sahibi olarak görülmesi gerektiğini belirtti.
Duruşmada sanık avukatlarının beraat taleplerine ve bazı savunmalarda zihinsel engelli çocukların suçlanmasına da tepki gösteren Nazlıaka, her çocuğun sevgi dolu bir ortamda bulunma hakkı olduğunu ve engelli bireylerin bakımını üstlenecek kişilerin özel eğitim alması gerektiğini ifade etti.
Nazlıaka, mahkeme heyetinin karar vermek için ara verdiğini ve sonucu beklediklerini sözlerine ekledi.