Özdağ, teklifin “baskı ve otoriterlik” amacı taşıdığını savunarak, düzenlemenin hukuki öngörülebilirliği zedelediğini ve vatandaşları haklarına yönelik keyfi müdahalelere karşı savunmasız bıraktığını iddia etti.
Özdağ, dezenformasyonla mücadele adı altında yapılan önceki düzenlemelerin dahi birçok soruşturmaya yol açtığını hatırlatarak, Siber Güvenlik Kanun Teklifi’nin gerekçesinde milli ve manevi hassasiyetlere vurgu yapılmasının ise “yargıyı arka bahçesi yapmak isteyen iktidarın” muhalifleri hizaya sokma çabasının bir parçası olduğunu öne sürdü.
Teklifle kurulması planlanan Siber Güvenlik Başkanlığı’nın yetkilerinin muğlaklığına dikkat çeken Özdağ, “kritik altyapı” ve “kritik kamu hizmeti” gibi kavramların belirsizliğinin hukuki sorunlara yol açabileceğini belirtti. Özdağ, “Kanun teklifindeki düzenlemeler, hukuki öngörülebilirliği zedelediği gibi, kişileri, haklarına yönelik keyfi müdahalelere karşı savunmasız bırakmaktadır. Siber Güvenlik Başkanlığına sınırsız bir erişim yetkisi tanınıyor. Kurumlar, uzaktan sizin evdeki bütün internet ortamındaki kullandığınız bilgisayarları, dijitalleri, işlem makinelerini, cep telefonlarının verilerine, altyapısına ve log kayıtlarına ulaşabiliyor. Bu durum, kişilerin özel hayatına ve mahremliğine keyfi bir müdahale riski taşımaktadır” şeklinde konuştu.
Özdağ, teklifin Anayasa’nın hukuk devleti ilkesine aykırı olduğunu savunarak, Siber Güvenlik Kanun Teklifi’nin mevcut haliyle yasalaşması durumunda, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin ciddi şekilde tehdit altında kalacağını iddia etti.