Haber Merkezi – CHP Emek Büroları Koordinatörü Gamze Taşcıer tarafından hazırlanan rapor, AKP iktidarında geçen 23 yılda emekli ve çalışanların alım gücünün nasıl eridiğini somut örneklerle ortaya koydu. Taşcıer, bu durumu “sistematik bir değersizleştirme politikası” ve “sosyal kırım” olarak nitelendirdi.
Rapordaki en çarpıcı karşılaştırmalardan biri konut alım gücü üzerine oldu. 2002 yılında 25 yıllık hizmet süresi sonunda emekli olan bir memurun, 18.082 TL’lik ikramiyesiyle İstanbul Başakşehir’den 100 metrekarelik bir daire satın alabildiği belirtildi. Bugün ise aynı statüdeki bir memurun 974.109 TL’lik ikramiyesiyle, hükümetin projesi olan Damlakent Konutları’ndaki 42 metrekarelik bir dairenin sadece 9,5 metrekaresini alabildiği hesaplandı. Taşcıer, “2002’de ikramiyesiyle ev ve yazlık alabilen memur emeklisi, 2025’te 42 metrekarelik bir evin ancak tuvaletini satın alabilmektedir,” ifadelerini kullandı.
Taşcıer, hükümetin çözüm olarak sunduğu gayrimenkul sertifikalarının da bir “fiyasko” olduğunu belirtti. Piyasaya sürüldükten sonra bir ay gibi kısa bir sürede %11,85 değer kaybeden sertifikaların, dar gelirlileri daha da mağdur ettiğini vurguladı. Taşcıer, “Emekçinin alın terini önce hayalflasyonla ezen AKP iktidarı, iktisat literatürüne adını kara harflerle yazdırdığı fonflasyonla tüketmektedir,” diyerek hükümetin ekonomi politikalarını eleştirdi. Rapora göre, asgari ücretli bir çalışanın bu sertifikalara yatırım yapması durumunda bir ay dolmadan 2.121 TL zarar ettiği belirtildi.
Rapor, Türkiye’de sabit gelirli bir vatandaşın ev sahibi olmasının imkansız hale geldiğini de ortaya koydu. Ortalama ücret, memur maaşı ve emekli aylıkları göz önüne alındığında, bir sabit gelirlinin ev alabilmek için tam 5.113 gün, yani yaklaşık 14 yıl boyunca yeme, içme, barınma ve ulaşım gibi hiçbir temel harcamayı yapmadan tüm gelirini biriktirmesi gerektiği hesaplandı. Taşcıer, bu durumu “insan ömründen ortalama 14 yılı sadece ‘barınma’ya ipotek eden, adı konmamış bir kölelik düzeni” olarak tanımladı.
Taşcıer, raporun sonunda, yaşanan bu ekonomik tahribatın tesadüfi olmadığını, iktidarın memura, işçiye ve emekliye karşı bilinçli bir “ideolojik tasfiye politikası” yürüttüğünü savunarak, “Bu sistemin adı sosyal kıyımdır,” dedi.
Subscribe to get the latest posts sent to your email.