Sosyal Medyanın Sorumluluğu
Türk, İnsan Hakları Konseyi’nin 55. oturumunda uzmanlardan oluşan bir panelde yaptığı konuşmada, sosyal medyanın rolüne özel bir vurgu yaptı ve toplumsal uyumun güçlendirilmesi ve saygının artırılmasının önemini vurguladı.
“Sosyal medya platformlarının, gerçek dünyada ayrımcılığa ve şiddete yol açabilecek çevrimiçi nefret söylemiyle mücadele etme konusunda açık bir sorumluluğu var” dedi.
Ayrımcılık Karşıtı Mevzuat
Türk, sosyal uyumu teşvik etmenin yanı sıra adaleti tesis etmek ve azınlık gruplarının topluma daha iyi katılımını sağlamak için kapsamlı ayrımcılık karşıtı mevzuat kabul etmeye de çağrıda bulundu.
“Devletlerin aynı zamanda dini gerekçeler de dahil olmak üzere ayrımcılıkla mücadele etme yükümlülüğü vardır ve ben de bu tür davaların mahkemelere taşınmasını talep ediyorum” dedi.
Siyasi İstismar ve Nefret Söylemi
Yüksek Komiser, konuşması sırasında farklı bölgelerde nefret söyleminden sembolik eylemlere ve fiziksel şiddete kadar uzanan rahatsız edici nefret odaklı saldırı eğilimine dikkat çekti.
Politikacıların bu tür nefreti aktif olarak teşvik ettiği ve seçim dönemlerinde sıklıkla azınlık gruplarını günah keçisi ilan ettiği belirlendi.
“Bu, 2024 yılında, tarihteki herhangi bir yıla kıyasla daha fazla seçimin yapılacağı ve özellikle Orta Doğu’da çatışmaların artacağı bir yıl için son derece önemli” dedi.
Yabancı Düşmanlığı ve Kadınlara Karşı Nefret
Türk ayrıca yabancı düşmanlığının ve din, cinsiyet, etnik köken ve göçmen statüsüne dayalı ayrımcılığın yanı sıra kadınları ve kız çocuklarını hedef alan dini nefretin endişe verici artışından duyduğu derin kaygıyı da dile getirdi.
“Bu tür küçümseme ve nefret ifadelerinden tiksindiğimi vurgulamak istiyorum” dedi ve BM Şartı’nın temel bir ilkesi olan “hoşgörüyü uygulamak ve iyi komşular olarak birbirleriyle barış içinde yaşamak” ilkesinin reddedildiğini vurguladı.
Sonuç
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri’nin çağrısı, artan dini nefrete karşı acil ve kapsamlı bir yanıtın gerekliliğini vurgulamaktadır. Bu yanıt, sosyal medya platformlarının sorumluluğunu artırmayı, ayrımcılık karşıtı mevzuatı güçlendirmeyi ve nefret söylemini ve siyasi istismarı durdurmayı içermelidir.